MrMilyoner ile Sohbet

Necip Tansel Tokuroğlu
17 min readJan 9, 2021

Sn. MrMilyoner ile 2019 sonuna doğru bir sohbetimiz olmuş, kendi blogunda yayınlanmıştı. Ancak şu sıralar teknik bir sorundan dolayı bloga ulaşılamadığı için burada bir suretini yayınlamayı uygun gördüm.

Twitter’da 11 binden fazla kişi takip ediyor sizi. 2011’den bu yana yazdıklarınızla sizi birçoğu tanıyordur, ama bu röportajla hem sizi daha yakından tanıyalım hem de tecrübe ve görüşlerinden faydalanalım. Benim gibi anonim bir hesap da değilsiniz hazır 😃 Kimdir Necip Tansel?

Öncelikle bu söyleşi için çok teşekkür ederim. Hayranı olduğum ve içeriğini sürekli izlediğim web sitenize böyle bir söyleşi ile konuk olmak benim için bir onur. Bireysel yatırımcılar için çok önemli bir bilgi, tecrübe ve motivasyon kaynağısınız.

Tam adım Necip Tansel Tokuroğlu. Sinop’tan Tokat’a atanan babam orada annemle tanışmış, evlenmişler, sonra birlikte Sivas’a atanmışlar, ben de 1964’te orada doğmuşum. Sonra da 1969’da hep beraber Ankara’ya atanmışız 😃. Tüm öğrenim hayatım Ankara’da geçti. 1986’da ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Halen devam etmekte olan otuz üç yıllık profesyonel hayatımın yarıya yakını Türkiye’de diğer yarısı da yurtdışında geçti. Ağırlıklı olarak savunma sanayinde geçen yaklaşık otuz senenin ardından son üç senedir CAD/CAM/CAE olarak bilinen bilgisayar destekli tasarım, imalat ve mühendislik yazılımları sektöründe çalışmaktayım. Profesyonel hayatımın hemen hemen tümünde çok sevdiğim mesleğimi yapabilmiş olmaktan dolayı kendimi hep şanslı sayarım.

Twitter hesabımı Ekim 2011’de açmıştım. Uzun süre hemen hiç paylaşım yapmadan ilgimi çeken konularda izlemede kaldım. Zaten o dönemlerde iş yoğunluğundan dolayı sosyal medyaya ayıracak pek zamanım da yoktu. Arşivime baktığımda Twitter’da aktif olarak paylaşımlara başladığım tarihi Mart 2015 olarak görüyorum. Bununla birlikte yatırım ve finans ile ilgili paylaşımlarım başlangıcı 2013 ortalarına gider. Birçoğumuzun yakından tanıdığı Sn. Halil Buhur’un hisse.net’deki Uzun Vadeli Yatırımcı başlığında “necip” rumuz ile yaptığım epey bir paylaşım vardır.

Geleneksel olarak finans ve ekonomiyle ilgilenenler arasında sizi öne çıkaran bir özelliğiniz var. Teknik bir altyapınız olduğunuzu görüyoruz, bir mühendissiniz! İktisat eğitimi aldığım dönemde en çok faydalandığım ve taktir ettiğim hocalarım ya mühendislik ya da matematik altyapısı olanlardı. Dünyada da finans ve ekonomi alanındaki hem uygulayıcı hem de akademisyenler arasında en başarılı olanlarda da görebiliyoruz. Sanırım siz de matematik/istatistik alanındaki altyapınızın yatırım çalışmalarında olumlu etkilerini görüyorsunuzdur. Ne dersiniz?

Öğrenim hayatımıza ilk temel bilimleri öğrenerek başlıyoruz. Bilimi sevmemek olmaz ve haliyle bu temel bilimlerden birini diğerlerinden daha çok severek devam edebiliyoruz öğrenim hayatımıza. Severek öğrendiğimiz, öğrenirken daha çok zaman ayırdığımız, uygularken başarılı olduğumuzda mutluluk hissettiren bir konu da tüm hayatımızı etkiliyor ve hatta şekillendiriyor. Ben matematiği ve onun bir alt dalı olan geometriyi ilk tanıdığımda çok sevdim. Özellikle geometri, küçük yaşlarda merak saldığım Origami uğraşısı ile mükemmel bir beraberlik sağladı. Matematik ve geometri sevgim bir süre sonra elektronik ve mekanik hobilerimi tetikledi. Hobilerimi gerçekleştirirken — ailemin de sonsuz sabrı ve desteği ile — temeli matematik ve geometriye dayanan bu öğrenim ve uğraşılar zinciri — biraz önce bahsettiğim “hayatı şekillendirme” ifadesinde aynen olduğu gibi — beni makine mühendisliği mesleğini seçmeye yönlendirdi.

Kendi tecrübem olan makine mühendisliği eğitiminden bahsedecek olursam, bu eğitim sürecinde matematik ve geometri her geçen sene seviye yükselterek ilerliyor. Diğer yandan da meslek ile ilgili ve çoğu matematiğe dayalı diğer konular, bilim dalları işin içine giriyor. İstatistik de bunlardan biri. İstatistiğin bu sürece dahil olmasında ana etken, mühendisliğin içinde deney ve testlerin önemli bir yeri olmasındandır. Deneylerde veri ortaya çıkıyor ve bu verileri eleyip, doğrulayıp, sınıflandırarak anlamlandırmanız ve bilgiye dönüştürmeniz gerekiyor. Bu iş için de istatistik bilim dalına ait metotları öğrenmek ve kullanmak zorundasınız.

Eğer aradaki bağlantıyı kuracak olursak, finansal veya yatırımla ilgili her aktivitenin de veri ürettiğini ve bunların büyük çoğunluğun sayılardan oluştuğunu görürüz. Aynı şekilde bunları da derlemeniz, değerlendirmeniz, anlamlandırmanız, sınıflandırmanız ve en sonunda karar vermenize yardımcı olacak bilgilere dönüştürmeniz gerekir. Biraz uzun bir açıklama oldu ama cevabı net verebilmek için mecburdum 😉.

Bununla birlikte, özellikle belirtmek isterim ki, türü ve tarzı nasıl olursa olsun, yatırım yapan herkesin üst düzey matematik ve istatistik bilmesi gerekmiyor, ancak kararlarına yardımcı olacak miktarda da sevmesi ve bilmesi gerekli.

XN30 isminde bir yatırım stratejiniz var. Biraz açar mısınız?

Özet olarak, XN30 adını verdiğim çalışma — son zamanlardaki geliştirilmiş haliyle — BİST’teki on yaşından büyük tüm hisselerin ve ilave birkaç popüler yatırım unsurunun belli bir kurallar kümesi dahilinde performans sıralamasını yapan bir analiz metodu. Analiz sonucunda ortaya çıkan sıralamanın ilk otuz hissesi eşit ağırlıklı XN30 endeksini oluşturuyor. Bir anlamda, her çeyrek sonunda belirlenen ve endeksi oluşturan otuz hisse, önümüzdeki çeyrekte geçerli olacak portföyümüz oluyor. Çeyrek bitince endeks performansını hesaplayıp, yeni liste ile bir sonraki çeyreğe devam ediyoruz.

Müsaade ederseniz önce biraz tarihçesinden bahsedeyim. XN30’un performans değerlendirme kurallarını 2016 sonlarında geliştirdikten sonra, kanaate dayalı seçilmiş elli beş hisseye bu sıralama metodunu uyguladım ve sonuçlarını hem grafik olarak hem de tablolar halinde her çeyrek sonunda düzenli olarak Twitter’da takipçilerimle paylaştım. 2016’da geçmiş verilerden hareket ederek geliştirdiğim metot, 2019’a kadar her çeyrek sonunda uygulandı ve sonuçları kendimce başarılıydı. Bu sene, sadece elli beş hisse ile hareket etmenin diğerlerine haksızlık olacağını düşündüm ve her zaman hata potansiyeli taşıyan kanaat faktörünü ortadan kaldırmak için metodu tüm BİST’i kapsayacak şekilde revize ettim. Bu oldukça kapsamlı bir güncelleme oldu. BİST’in tümü dehşet bir veri topluluğu oluşturduğundan tüm sistemi tablo ortamından veri tabanı ortamına aktardım. Algoritmalar hazırlandı, manuel olarak doğrulandı ve en sonunda kod yazım işlemleri tamamlandı. İşi şansa bırakmamak için, tıpkı elli beş hisselik grupta yaptığım gibi, üstelik bu sefer her çeyrek sonu yerine her ay sonu için geriye dönük testler yapıldı. İşin en meşakkatli tarafı burasıydı. Genel bir hesap yaptığımda gördüm ki, on seneyi kapsayan 120 ay için yaklaşık 160 milyon veri satırını geriye dönük olarak işlemişim. Kendi PC’min buna gücü ve zamanı yetmezdi. Bu noktada da bulut ortamlarında oluşturduğum sanal veri tabanı sunucularını kullandım. Bu yöntem, tek PC ile aylar sürecek analizleri birkaç haftada sonuçlandırabilmemi sağladı.

Geçmiş veri hesaplamaları ile iş bitti sanmayalım 😊. Bunun peşinden dağılım analizleri yapıldı, ilk otuzdan rastgele oluşturulan portföylerin Monte-Carlo simülasyonları yapıldı, portföy performanslarının farklı popüler metotlara dayanan risk/ödül oranları hesaplandı ve daha birçokları.

Yatırım için en basit tanımı, hesaplanmış bir riski göze alarak belirlenen bir kazancı elde etme çabasıdır diyebiliriz. Zamana bağlı kazanç hareketi grafiğe döküldüğünde görmek istediğimiz yukarı yönlü bir harekettir. Kazandıran bir yatırımın grafiğinde bu hareket kimi zaman doğrusal bir çizgi kimi zaman da üssel hareketi ifade eden bir eğridir. Her yatırımcının grafikte görmek isteyeceği hareket işte bu üssel artış hareketidir.

İşte, XN30 algoritmasının da yaptığı, hisselerin hareketlerindeki bu üssel örüntüyü — pattern dedikleri — bulmak, bağıntıyı hesaplamak ve gerçek fiyat hareketinin bu üssel bağıntıya bağlılığını, diğer bir deyişle istikrarını ölçmek. Tüm hisseler için bunu yaptığımızda, her hissenin performans sıralamasındaki yerini belirleyecek parametreyi de hesaplamış oluyoruz. Her ne kadar performans sıralamasını daha etkin hale getirmek için bundan başka parametreleri de hesaplıyor olsam da XN30’un özündeki metot bu. Tüm analiz kurallı ve tam otomatik olduğundan bu çalışma bir anlamda gözetimli makine öğrenmesi (supervised machine learning) kategorisine giriyor kanımca.

XN30 otuz elemanlı bir deneysel endeks. Peki bunu kullanarak nasıl yatırım yapacağız? Portföyü hangilerinden oluşturacağız? Sosyal medyada çeyrek sonları paylaştığım sıralı XN30 tabloları bir anlamda uzun vadeli yatırım yapanların portföy kararlarına destek olma amacını taşıyor. Son karar kendilerine ait olmalı. Diğer taraftan, aylık sonuçlar üzerinden giderek portföy belirleyen bir üst seviye algoritma da halihazırda geliştirilmiş durumda. Ancak bunu anlayabileceğiniz nedenlerden dolayı sosyal medyada paylaşmayı düşünmüyorum. Şimdilik sadece kendim ve sistemi geliştirirken, değerli görüşlerini esirgemeyen ve tecrübeli yatırımcılardan oluşan arkadaş grubum tarafından uygulanıyor. Sonuçlarından da şimdilik oldukça memnunuz diyebilirim.

Ekonomik anlamda Türkiye’nin pek de güzel günler geçirdiğini söyleyemeyiz. Ekonomistler, profesörler bu konuları derinlemesine irdeliyor. Fakat benim gibi sizin gibi, yazıyı okuyan diğer Küçük Yatırımcılar için bu durumu pek değerlendiren yok. Yani bu ekonomik durumda satın alma gücü düşen gelirimizi, artan enflasyonu, elimizdeki mütevazi birikimi nasıl değerlendirebileceğimiz gibi konularda konuşan pek yok. Sizin görüş ve önerilerinizi alabilir miyiz?

Küçük yatırımcı, büyük bir denizde teknesi ile yol almakta olan bir kaptan. Rota, sürat, iletişim, emniyet, lojistik, vb. her şeyden kendisi sorumlu. Bir şekilde o tekneyi hedef limana ulaştırmakla yükümlü. Arada fırtınalar elbette olacak ve açık denizde fırtınaya yakalanan herkes etkilenecek. Fırtına başladığı anda artık önemli olan tek şey, ne kadar “bilgili ve hazırlıklı” olduğunuz ve paniğe kapılmadan fırtınayı asgari hasarla atlatabilmek için yapılması gerekenleri sırasıyla uygulamanızdır.

Şu meşhur “bu sefer farklı” sözü hem düşüşlerde hem de yükselişlerde mutlaka karşımıza çıkar, birileri mutlaka dile getirir. Evet, öncekilerden farklı olabilirler, zaten normal olan da budur, ancak sonsuz, süresiz değildirler. Elbette birisi yerini diğerine bırakacaktır. Aksi takdirde her ikisi de tam doğrulukla kestirilebilir olurdu ve bu da paradoks yaratır, ortada ekonomi diye bir kavram kalmazdı.

Fırtınayı önceden kestirip güvenli limana sığınabilenler — teorik olarak — aynı şekilde fırtınanın bittiğini de kestirip tam hız yola devam edebilenlerdir. Bunu her seferinde başarabilen var mıdır? Şahsen fazla sayıda olduklarını sanmıyorum. Bizler gibi küçük yatırımcıların büyük çoğunluğu seyir halinde iken fırtınaya yakalanırlar. 😃

Peki ne yapmalı? sorusuna gelince. Aslında tüm küçük yatırımcılar neler yapılması gerektiğini biliyor. O kadar çok yazılmakta ve söylenmekte ki, bilmemeleri neredeyse imkânsız. Kritik nokta bunların uygulanmasında öne çıkıyor.

Şimdi size aşağıdaki şekilde bir yatırımcı profili çizeyim, siz de bu yatırımcının herhangi bir kriz (fırtına) sürecinde, çoğunluğa göre ne durumda olacağına karar verin.

Bu yatırımcı arkadaşımız, hiçbir şekilde borç ve kredi ile yatırıma kalkışmıyor.

Yatırımını uzun vadeli düşünüyor ve amacı, hedeflediği süreç sonunda finansal özgürlüğünü elde edebilmek.

Yatırımını sıfırlayabilecek (kaldıraçlı) mekanizmaları olan ve sadece hedge amaçlı kullanılması önerilen yüksek riskli yatırım unsurlarından uzak duruyor.

Yatırımını oluşturan unsurları çeşitleyebiliyor, riski tek unsurda bırakmıyor, farklı unsurlara dağıtıyor, portföyündeki her unsurun değişen ekonomik durumlara göre nasıl davranabileceğinden haberdar.

Portföyü ile birlikte, bütçesini de sürekli takip ediyor, gelirine göre giderlerini ayarlamayı biliyor. Önceliği yatırım portföyünü büyütmek olduğundan gereksiz harcamalarından kaçınıyor, bu fonu yatırım portföyüne aktarıyor.

Aktif, düzenli geliri yok ise portföyün bir kısmını en az bir senelik acil geçim fonu olarak ayırıyor ve bu fonu da enflasyonu olabildiğince telafi eden, kolay nakde dönüştürülebilen unsurlarda tutuyor.

Hiçbir şekilde panik yapmıyor, bilgisi ve tecrübesinden emin olmadığı kaynaklardan gelen tüm tavsiyelere kulaklarını tıkıyor.

Uzun vadeli yatırımın ve yatırım risklerinin ne olduğundan habersiz arkadaş ve akraba çevresinden ne tavsiye alıyor ne de veriyor.

Bence her yatırımcı için portföy unsurlarının neler olacağından önce yatırım prensiplerinin ve metotlarının ne kadar sağlıklı ve tutarlı olacağı önemli. Ancak bu disiplin sağlandığı takdirde yatırımın istikrarı ve sürekliliği elde edilebilir.

Ayrıca, her yatırım unsurunun, her seferinde farklı tarzda oluşabilen krizlere tepkileri de farklı oluyor. Bu nedenle, krizlerde şundan şuna geçilmeli, bunlar alınmalı, şunlar satılmalı gibi genellemeler her zaman geçerli olamıyor. Disiplinli, biraz önce bahsettiğim prensipleri benimsemiş yatırımcı, olası fırtınaları asgari hasar ile atlatacak kararları kendisi verebilir, verebilmelidir.

Yatırım tavsiyesi ben de vermiyorum, sizden de sormayacağım. Tavsiye anlamında değil, ama kendi yaptıklarınızdan bahsetmek ister misiniz? Toplam portföyünüzde ne gibi yatırım araçları var?

Portföyümün dağılımı özetleyecek olursam, portföyümün %70’i uzun vadeli temettü hisselerinde ve dağılımı eşit ağırlıklı. Duruma göre seyrek aralıklarla eşit ağırlık dengelemesi yapıyorum. Aktif bir gelirim olduğundan dolayı temettüler de portföyün bu kısmını büyütmeye gidiyor. İleride, tam emekliliğe geçiş yaptığımda temettüler pasif gelirim olacaktır. XN30’a 2016’dan bu yana çok emek verdim ve halen de vermekteyim. Sonuçları da bana göre başarılı. Kendi geliştirdiğim bir sistemi uygulamazsam bu pek mantıklı ve dürüst bir hareket olmaz. Toplam portföyün %20’si XN30’un ilk otuzu içinden 14 hisseye ayrılmış eşit ağırlıklı farklı bir portföyde. Her ayın son BİST günü kapanışı sonrasında XN30 algoritması çalıştırılıyor ve yaklaşık altı saat sonra önümüzdeki ay için portföyün ne olacağı liste olarak belirleniyor. Ertesi gün içerisinde mevcut XN30 portföyü yeni liste elemanları eşit ağırlıklı olacak şekilde düzenleniyor, gerekli alımlar ve satımlar yapılıyor. Liste elemanlarında çok büyük değişiklikler olduğunu söyleyemem. Portföyün XN30 kısmı artan kapital metodu ile ilerliyor, yani kâr realizasyonu yapmıyorum. Belki ileride sabit kapital metoduna dönebilir, kârı %70’lik büyük portföye aktarabilirim. Bu metodu uygulamamın bir yan faydası da her uzun vadeli yatırımcının içinde bir yerlerde gizli kalan trade isteğini bir nebze karşılaması. Senede on iki kez olabilecek, sakince yapılan alım satım işlemleri küçük de olsa biraz heyecan katıyor. Geriye kalan %10 ise mevduat ve kur hesaplarına dağıtılmış durumda.

Geriye dönüp baktığında finansal yatırımlar anlamında şunu yapmasaydım, bugünkü aklım olsaydı şöyle yapardım dediğin anlar/konular geliyor mu? En iyi/en kötü yatırım vs.

Bir şekilde kendimi adına “hindsight-bias” denen, Türkçesi “geçmişi bilme önyargısı” olan düşünce biçiminden arındırmayı başardım. Yani hiçbir şekilde kendime, grafiklere bakıp ah şunu şu zaman alsaydım, şimdi buralardaydım, vah keşke şunu şu zaman satsaydım şimdi şöyle olurdum türünden telkinlerde bulunmuyorum. Kendimce yatırım sürecindeki en büyük başarım budur. Bu düşünce biçimi baskın olursa yatırımcıyı içinden çıkılmaz bir pişmanlık döngüsü içerisine alabiliyor. Yoğun pişmanlıkların yaşandığı bir yatırımcı psikolojisi de mutlaka hatalı kararlara yol açıyor.

Ağırlığı BİST olan yatırım programıma başlamadan önce dersime çok çalıştım. Birçok metodu, göstergeyi, sistemi, kendi geliştirdiğim teknik analiz esaslı sistemleri binlerce kez denedim, değerlendirdim, kendi aralarında ve uzun vadeli metotlar ile kıyasladım. Yatırım planım ve metodum bu çalışmalar sonunda ortaya çıktı. Bu aynı zamanda beni uzun vadeli yatırımın başarısını kantitatif metotlar ile analiz ve ispatına yöneltti. Beni farklı alanlarda daha fazla araştırmaya ve öğrenmeye teşvik etti.

Bugünkü aklım olsaydı şöyle yapardım diyeceğim tek şey, “keşke zaman bulabilseydim ve daha önce başlasaydım” olurdu. 😊

Yatırım konusunda yeni başlayanlara önerileriniz olur mu? Mesela borsaya başlamak için ne tür bir altyapı olmalı? Aktif hisse seçerek yatırım yapmakla pasif şekilde fon almak/çok sayıda hisse alarak endekse yakınsamak mı? Mesela yurtdışında birçok insan hem bilgisi olmadığı hem de vakit ayırmak istemediği için endeks fonlarına (örn. #VOO Vanguard S&P 500) yatırım yapıyor.

Daha önce de söylediğim gibi bence yatırım, hesaplanmış bir riski göze alarak, belirlenen bir sürede, belirlenen bir kazancı elde etme çabasıdır. Buradaki kritik kelime “hesap”. Özellikle eğer borsada yatırım yapacaksanız, kaldırabileceğiniz riski, yatırımınızın süresini, makul ve mantıklı kazanç beklentinizi hesaplayabilmeniz, bu hesapların sonuçlarını günlük yaşamınızın gelir ve gider dengesi ile ilişkilendirmeniz gerekiyor. Bu hesaplardan uzaksanız, yatırımınızdaki ve geçiminizdeki her aktiviteyi kayıt altında tutmuyorsanız, bu kayıtları düzenli olarak değerlendirip stratejinizi iyileştirme yönünde revize etmiyorsanız borsadan uzak durulmalı derim.

Maalesef bizdeki endeks performanslarını beğenmiyorum. Bunlar endeks fonu olsaydı tercih etmezdim. İstisna olarak, içlerinde en tutarlı olanı sanayi endeksi olsa da onun tamamına hitap eden bir fon yok. Bu endeksin içinde de yüz elliden fazla şirket var. Bunlardan hangilerini seçeceksiniz ve portföy oluşturacaksınız? Dolayısıyla BİST yatırımlarında geriye sadece aktif hisse seçme yöntemi kalıyor. Eğer yatırımcı portföyünü oluşturacak hisseleri kendisi seçecek ise — ki burada uzun vadeli yatırım portföyü oluşturmayı düşünerek konuşuyorum — dersine çok çalışması, ciddi araştırma yapması gerekiyor.

Bu çok zor değil aslında. Şirketin ve içinde bulunduğu sektörün hangi yönde ilerlediğini anlayabilmek için ciddi kurumların sektör ve şirket analizlerini okumaları, okurken anlamadıkları konu ve terimleri de tam karşılarına çıktığı anda araştırarak öğrenmeleri tam bir işbaşı eğitimi ve gelişimi olacaktır. Bir süre sonra, toplamda beş yüze yakın hissenin bulunduğu BİST’te, uzun vadeli yatırıma uygun, kurumsal, yatırımcı dostu, araştıran, geliştiren, üretimini ve karını sürekli artıran, düzenli temettü veren, faaliyetlerini yatırımcıları ile şeffaf bir şekilde paylaşan şirketlerin sayısının, toplamın %10’u civarında olduğunu gözlemleyeceklerdir.

Bildiğim kadarıyla güncel ABD hisse piyasasında, yaklaşık 50 trilyon dolarlık varlığın %35’e yakını bireysel yatırımcıda bulunuyor. Bunu %23 ile yatırım fonları, %12 ile emeklilik fonları takip ediyor. 2000’li yıllarında başından itibaren popülerliğini artıran endeks fonları da toplamın %6’sını oluşturmakta. Bu tablo bize gösteriyor ki geçmişi bizden çok fazla olan ABD borsası bireysel yatırımcılara bilinçli yatırımcı olmayı öğretmiş. Yatırım fonlarının ikinci sırada yer almasının da bize söylediği bu fonların iyi yönetiliyor olması. Bu dağılımın grafiğine baktığımızda ise üçüncü sırada yer alan emeklilik fonlarının artan bir trend ile devam ettiğini görüyoruz.

Her ne kadar yurtdışında seçenekler bize göre çok daha fazla olsa da benim bu durumdan çıkarımım, finansal okuryazarlık elde ettikten ve bilinçli yatırımcı olmayı başardıktan sonra hayat tarzımıza uygun olan, göreceli olarak daha az stresli yatırım yöntemini seçmek ve uygulamak çok zor değil. Bir miktar temel analiz bilgisi ile bilançosunu incelediği şirketin DNA’sını, bir miktar teknik analiz ve performans ölçümü bilgisi ile herhangi bir fonun ne kadar başarılı yönetildiğini kolaylıkla anlayabilir küçük yatırımcı.

Portföyününüz performansını nasıl ölçüyorsunuz? Aylık ve yıllık şekilde aldığınız getiri oranları vs. notlar var mı? Sizce iyi bir yatırımcı mısınız 😃

Excel ortamında yatırıma başladığımdan itibaren gerçekleşen her aktivitenin kaydı var. Bu kayıtlar da farklı başlıklarda sınıflandırılmış durumda. İstediğim zaman istediğim sorgulamayı yapabiliyorum, istediğim dönemler ve aralıklarda grafiklere dökebiliyorum. Bu tür bir düzenleme tüm portföyün miktar olarak büyümesinden bağımsız yüzde cinsinden nasıl hareket ettiğini de gösteriyor bana. Diğer bir deyişle kendi portföyüm kendi endeksim, kendi fonum. Kendime de tıpkı bir fon yöneticisinin yatırımcılara sunmakla yükümlü olduğu raporlamayı yapabilmeliyim. Bu da ancak portföy hareketlerine ait tüm verilerin saklanması ile mümkün. Portföy performansına da genellikle ayda birkaç kez bakarım.

Hisse tarafında yıllık getiri değerlerinin kıyaslamasında öncelikli hedefim sanayi endeksine fark atabilmek. Bunu başarabildiysem hem ana hem de XN30 portföyünün doğru tercihlerde olduğu görüşü ile devam ediyorum. Şimdilik gidişattan memnunum. Yatırım uzun bir süreç. Henüz başarılı olup olmadığımı açıkçası ben de bilmiyorum. Bu konuda kendime koyduğum hedef, çalışma hayatına kısa bir süre önce başlayan sevgili kızıma da kendi yatırım sistemimin püf noktalarını aktarabilmek ve onun da belli bir süre sonra finansal özgürlüğe kavuştuğunu görebilmek. Bu oluşunca kendime “başardım” diyebileceğim sanırım 😃.

Tasarruf! Bu kelime sizin için ne çağrıştırıyor?

Tasarruf, damlaları nehir yapar, göl yapar, deniz yapar. Önüne arkasına bakmayın, ne kadar yapabiliyorsanız yapın, yeter ki yapın, ancak mantıklı ve sistemli yapın, tıpkı yatırım gibi. Genel formülü çok basit. Masraf ile israfı birbirine karıştırmadan, kazandığınızdan daha az harcayacaksınız. Masraf ile israf arasındaki hassa çizgi önemli. Hayat kalitemizi olumsuz etkileyecek, beden ve ruh sağlığımıza zarar vermek pahasına yapılan tasarruflardan önemli bir fayda elde edemeyiz. Bir Twitter mesajımda paylaştığım gibi: Hayatın kalitesinden bugün taviz vererek tasarruf edilen para, yarın aynı kalitede hayat tarzı satın alamıyor. Tasarruf akıllıca olmalı.

İşin asıl güzel tarafı, tasarruflar ile elde edilen birikimin bilinçli yatırım ile daha da büyüdüğünü görünce başlıyor. Bu büyüme sizi, tasarruf sisteminize ince ayar çekmeye zorluyor, tabir uygunsa, tam anlamıyla sinekten yağ çıkarmaya başlıyorsunuz. Çünkü artık biliyorsunuz: yatırıma dönüşen tasarruf daha da büyüyecek, geleceğe dönük geçim ve refah endişeleriniz azaltacak ve günün birinde sizi finansal özgürlüğe ulaştıracak.

Yurtdışındaki benzer bloglarda (Finansal Özgürlük, Bireysel Finans) görüyorsunuzdur; adamlar kuruşu kuruşuna ne kadar portföyleri var, ay ay ne kadar harcama yapmışlar yazıyorlar. Bizim kültürümüzde para konusu hassastır 😃 Birçok nedeni olabilir, zaten bunu değiştirecek kadar cesur da değilim öyle bir iddiam da yok. Portföyünüzün büyüklüğünü sormayacağım, ama harcama kısmında bazı sorularım olacak. Sizce tasarruflu biri misiniz? Nelerden tasarruf eder, nasıl edersiniz? Mesela yıllık gelirinize (yatırım getirileri hariç) göre tasarruf oranınız nedir?

Günlük yaşamımdaki harcamalarda, lüks ve görsellik ile kalite ve işlevsellik ayırımını doğru yaptığıma inanıyorum. Bu iki grup arasında net ve kesin bir çizgi yok, gri bir alan var. Elimden geldiğince kalite ve işlevsellik tarafında kalmaya çalışıyorum. Bu tür bir yaklaşım zaten doğal olarak sizi gereksiz harcamalardan ciddi oranda koruyor. Alacağım şeyler illa ki popüler markalar olsun şeklinde bir saplantım yok, ancak bazı şeylerin de kalitesini ancak belli bazı markaların ürün ve hizmetleri ile elde edebileceğimin farkındayım.

Diğer önemli bir ayırım da tabii ki gerekli mi gereksiz mi konularında oluyor. Yüzde yüz gerekli olduğuna kendimi ikna edememişsem harcama yapmıyorum.

Hazır konu açılmışken tasarruf yöntemlerime bir ilave yapayım. Çok ama çok mecbur bir durum oluşmadıkça eve tamirci giremiyor. Bırakın meslek, yatırım hayatını, gençlik yıllarımdan beri arızalanan hemen her şeyi tamir etme merakım var. Bunlar çamaşır makinasından, duvar kâğıdı onarmaya, müzik setinden, donanım güncellemeye kadar ulaşan çok geniş bir yelpazede yer almakta. İçeriği ile övündüğüm, işlevsel ve kaliteli ürünlerden oluşan takım avadanlık koleksiyonum kendisine harcanan paraları katıyla geri ödemiştir 😃.

Yıllık gelirime göre tasarruf oranım hayatımın değişik dönemlerine göre %0 ile %50 aralığında farklılıklar gösterdi. Ortalamada %20 civarında olduğunu söyleyebilirim. Tasarrufu hayat felsefesi olarak benimseyince, tasarruf oranınızı özel ve hassas olarak ölçmeye pek gerek kalmayabiliyor.

Bloğumda tasarruf, birikim ve yatırım yapmakla ilgili konularda yazılar yazıyorum. Sıklıkla karşılaştığım bir durum ise insanların tasarruf yapacak kadar gelirinin olmamasından yakınması. Haksız da sayılmayacak bir husus, yaşadığımız pahalılık ve enflasyon düşünülürse. Bu da insanları birikim oluşturmanın tasarruf kısmını pas geçip yatırıma odaklanmalarına, burada da çok küçük olan portföyün risk gözetmeden en hızlı şekilde büyüyeceğini düşündükleri alanlara kaymalarına neden oluyor (Kaldıraçlı işlemler, borçla yatırım vs.). Kısa yolda zengin olmanın cazibesine kapılmak. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Bence burada Occam’ın usturası devreye giriyor. Nedir bu ustura? Bir soruna çözüm olarak düşünülen birden fazla seçenek varsa içlerinde en basit olanı çözüme en yakın olanıdır. Birikimim yok, birikim yapma şansım yok, o zaman en basit çözüm, birinden borç ya da kredi alayım, tüyosunu aldığım hisseye yatırayım, birkaç hafta sonra satınca borcu ödeyip, cebime kalan para ile de aynı döngüye devam edeyim. Veya dediğiniz gibi on kaldıraçlı, yirmi kaldıraçlı işlemlere dalayım. Bunlar en basit çözüm gibi görünüyor değil mi? Maalesef YANLIŞ, hem de kocaman bir YANLIŞ. Bir başkasının bizi çabucak zengin etmek için yöntemler geliştirdiğini, altın tepside ayağımıza getirdiğini ve bunların çok basit bir yöntemler olabileceğini nasıl düşünebiliriz? Bunu kim, neden yapsın? Basit olarak algılanan bu yöntemler, tam tersine en karmaşık yöntemler ve hepsi de bilinçsizce içine dalanları son sürat finansal yıkıma götüren sistemler. Hepsi sistematik olarak kasanın kazanmasını sağlayan, itinayla formüle edilmiş çok yüksek riskli yöntemler. Dolayısıyla incelemeden, anlamadan ilk bakışta çok basit görünün bu yöntemler aslında Occam’ın usturasının kesip çöpe attığı yöntemler.

Peki geriye kalan ve çözüme en yakın seçenek ne? Birikim ve yatırım yapmak isteyip de yapamayan kişi, sabırla, inatla, azimle bilgi ve tecrübesini artıracak, sonra bunları kullanarak gelir seviyesini artıracak, sonra birikim yapacak, birikimlerini yatırıma dönüştürecek.

Maalesef en zahmetli yöntem gibi görünse de çözüme götürecek en basit yöntem bu. Bu yöntemi uygulamayıp, sözde basit yöntemlerle kısa sürede zengin olmaya kalkışanlar, o kısa sürenin sonunda zengin olmak yerine acıklı hikayelerini anlatmak zorunda kalıyorlar.

Finansal özgürlük hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Sizin de hedefiniz mi? Eğer öyleyse sizce ne kadar uzaktasınız bu hedeften?

Bana göre finansal özgürlük nokta atışı bir hedef değil, daha çok bir ufuk. 1 ve 0 gibi ikili bir durum da değil. Birikime ve yatırıma başladığınız anda kısmi finansal özgürlüğünüz de başlıyor aslında. Siz birikim ve yatırım disiplininizi korudukça da seviye seviye mutlak finansal özgürlüğe doğru ilerliyorsunuz. Örneğin, ufka doğru yolculuğun belli bir aşamasında, birikimleriniz bir süre sizi yeniş iş bulana kadar idare edebilecek seviyede ise ve mevcut işinize tahammül edemiyorsanız, ayrılma özgürlüğüne sahipsiniz. İşte size kısmi finansal özgürlük. Tabii ki ideal ilerleyiş bu tür duraksamaları olmayan bir ufuk yolculuğu ama hayatta neler olabileceğinin sınırı yok. Finansal özgürlük yolundaki seviye, kişinin kendine olan güvenini de artıran bir çarpandır.

Kurumlar, şirketler çalışanlarına karşı son derece adil ve iyi niyetli olabilir, olmalıdır da. Ancak şunu da unutmayalım. Kurumsal hafıza kurum dışında yoktur ve bu da normaldir. Kurumsal yapı, siz herhangi bir nedenle ayrıldıktan sonra sadece ve sadece sizin yerini dolduran kişi ile ilgilenmeye başlar. Sizin yerinizi dolduracak bir kişi de her zaman vardır. Kurum siz ayrıldıktan sonra sizi en fazla 24 saat içerisinde unutur. İşte finansal özgürlük burada devreye girer. Siz de isteyerek veya istemeyerek ayrıldığınız için pişmanlık duymuyorsanız ve kurumu 24 saat içerisinde unutabiliyorsanız finansal olarak özgürsünüzdür. Tabii ki burada arkadaşlıkları filan kastetmiyorum, yanlış anlaşılmasın.

Ben finansal özgürlüğün ilk ufkuna ulaşmayı başardım. Lakin ileride bir ufuk daha göründü şimdi de o yönde ilerliyorum. Tabii ki çok daha stressiz ve çok daha güvenli adımlar atarak 😊. İlk ufka ulaşmak mecburi ve zahmetli, sonraki ufuklar ise keyifli yolculuklar oluyor bu süreçte.

--

--

Responses (1)